Edebiyat Dergisi
Yayınları
7737. Gösterim
Milli Gazete, Sanat, 8 Ekim 1978
xEdebiyat dergisinde, Fethi Gemuhluoğlu’nun anısına, Nuri Pakdil’in yazdığı, bir yıla yakın bir süreden beri devam eden “Bağlanma” yazılarının, derginin Ekim 1978 sayısında çıkan “Toprak” başlıklı bölümünde, Fethi Gemuhluoğlu’ndan şu söz aktarılıyor: “Durduğun yerde sağlam dur, gerileme.” Bulvarda, bir kavşakta yeşil ışığın yanması için bekliyorduk bir kaç kişi. Bir bay, arabaların geçmeyişinden yararlanıp yeşil ışığı beklemeden geçmek istedi. Karşıdan hızla gelen bir arabayı görünce yarı yoldan geri döndü. Yukarıdaki sözü anımsadım. “Geri döneceğin yola girmeyeceksin” dedim kendi kendime. O bay da böyle bir şeyler mi düşündü, yoksa, arabaya, arabanın sürücüsüne mi kızdı, bilmiyorum.
“Önce, direnmek zorundayız çünkü: Yıkılmamak gerekiyor çağın yıkımları önünde: insanın, iç donatımını gerçekleştirmesiyle mümkündür ancak bu da.” deniyor yazının bir yerinde de. Niye hep direnç deniyor? Uzlaşılacak bir şey var mıdır ortada? İnsan, zulüm düzenleriyle mi uzlaşacak? Sömürgecilerle mi uzlaşacak? Siyasa cellâtlarıyla mı uzlaşacak? Yoksa eşyayla mı uzlaşacak? İnsanın pazarlık konusu olması aşağılatıcı bir şey değil mi? Hem sonra insan, neyle uzlaşabilir, ya da uzlaşması söz konusu edilebilir mi insanın?
Görmekten mutluluk duyduğumuz, konuşmaktan, dinlemekten mutluluk duyduğumuz insanlar olur. Dikkat edersek farkederiz, hepsinin dirençli insanlar olduğunu. Duruşlarında direnmekten gelen bir sağlamlık, bir dayanıklılık vardır.
XX. yüzyılda olanlar, olaylar, insana, insan onuruna dokunmuştur. Bu yüzden ressamın renkleri koyulaşmıştır, fırçası sertleşmiştir, çizgileri keskinleşmiştir. Ozanın şiirleri, yazarın yazıları sertleşmiştir, kalemleri sivrilmiştir. Sanatçının tepkisi netleşmiştir, sesi yükselmiştir. Çünkü, şartlar, böyle tepki gösterilecek denli olumsuzlaşmıştır.
İnsanın onuruyla yaşaması buna bağlı: Direnmeye.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |