Edebiyat Dergisi
Yayınları
9364. Gösterim
Milli Gazete, Sanat, 10 Aralık 1977
İnsanlar arasında, özellikle yazarlar arasında kalın buz tabakaları var. Isı düşüyor, düşüyor gittikçe. Buz tabakaları büyüyor, dağ gibi. Oysa bu buzlar erimeden, bu buzlar eritilmeden hiçbir şey yapılamaz sanıyorum. Bunun için de, özellikle yazarların yakınlaşmaları gerekiyor birbirlerine.
Mevlana’nın mektuplarını okurken düşündüm bunları (Mevlana Celaleddin, “Mektuplar”, hazırlayan: Abdülbaki Gölpınarlı, 1963). Bu ulu ozan, bu büyük bilge, inancın sımsıcak yaklaşımı içinde yorumluyor adeta varoluşumuzu, umudumuzu, korkumuzu, geleceğimizi, insanlığımızı, mutlak bir bağlanma gereğini. Okumadıysanız bu büyük yapıtı, edinmeye çalışın; bulamazsanız gidin kitaplıklara, kapanın; düşüne düşüne okuyun bu yapıtı, öğütleyin okumamışlara da.
Hele çağımızda ayrı bir önem belirtmiyor mu mektuplaşma? İnsanlar arasında bir sıcaklığı, bir dayanışmayı, sorumluluk bilincini ve algılayım yeniliğini oluşturmak ve büyütmek istiyoruz. Çünkü, ortada bunun gereği. Düşünce yüklü en güçlü iletişim aracı mektuptan başka ne olabilir?
Ülkenin yazarları niçin mektuplaşmazlar birbirleriyle? Bir uzlaşmaya, hiç olmazsa birbirlerini anlamaya yaklaştırmaz mı mektuplaşma? Yanlnız bir ülke içinde değil, başka ülkelerde oturan yazarlar da, birbirlerinin dillerini bilen yazarlar da mektuplaşsalar birbirleriyle, bu iletişimin sağlayacağı birşeyler, olumlu birşeyler görülemez mi yeryüzünde? Bir de şu var: Yazarların birbirlerine açıklayacakları hiç birşeyleri yok mu? Bırakalım o mektupları bizlerin de okuyunca göneneceğimizi sonra, önce kendilerinin ufku genişlemeyecek mi bu mektuplaşmalarla?
Zaten, bir yazarın yapıtları içinde, en içtenlikli olanı, çoğunluk, o yazarın sonradan yayımlanmış olsun, yaşarken yayımlanmış olsun, tüm mektuplarını içeren yapıtı ya da yapıtları olmuyor mu? öte yandan, “Mektup” türünün de edebiyat yapıtları içinde ayrı bir özelliği olduğunu yadsıyan da pek çıkmaz sanırım.
Bizler de, yurttaşlar olarak mektuplaşsak, ülke sorunları üstünde düşündüklerimizi birbirlerimize yazsak, okuyabildiğimiz sanat dergilerinden, okuyabildiğimiz kitaplardan, görebildiğimiz sergilerden, dinlediğimiz yeni bir ezgiden sözetsek, usumuzun erdiğince bunları yorumlamaya çalışsak. Yani tüm bunların üstünde düşünmeye alışsak, olumlu bir değişim başlamaz mı bizde? Hiç olmazsa kimi güncel dedikodulardan uzaklaştırmaz mı bizi bunlar?
Peki niye yapmıyoruz böyle? Yoksa görünmez bir şeytan mı, görünmez bir cin mi engel oluyor bize? Yürüyelim içimizdeki bu şeytanın, bu cinin üstüne, bulmaya çalışalım, nerde gizleniyor bunlar.
Mektuplaşma, direncimizin ilk ölçütü gibi görünüyor bana.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |