EDY

Edebiyat Dergisi
Yayınları

N. Pakdil
♦ Kitaplarımız
Baskısı Bulunanlar
Baskısı Tükenenler
♦ Nuri Pakdil
Nuri Pakdil
Bir Biyografi Denemesi
♦ Edebiyat Dergisi
Edebiyat Dergisi
Dergi Sayfalarından
Dizin (1969-1984)
♦ Edebiyat Dergisi Yayınları
E.D.Y. Hakkında
E.D.Y. Kataloğu
Tüm Kitaplar
♦ Değiniler/Seçilenler
Değiniler
Seçilenler
♦ Satış Noktaları
Kitapçılar
Online Satıcılar
♦ İletişim
İletişim Bilgileri
İletişim Formu
♦ Mesaj Panosu
Mesajları Oku-Oyla
Mesajını Ekle
 
İçerik Sorumlusu
İdris HAMZA
Internet İlk Yayım Tarihi
3 Kasım 2002
 
Kara siyasaya 'Evet!' dememek için direniyoruz. (Bir Yazarın Notları II, s. 98)

Değiniler

63 Kişi Online
13 Aralık 2024 Cuma 07:57:02

 

Kan Çoğaltıyor Tanığını Böylece 1

Ali Selman

13350. Gösterim
Milli Gazete, Sanat, 20 Aralık 1977

Nuri Pakdil’in yaklaşımını evrenselleştiren, insanın ‘trajiğini’ iyi kavramasıdır. Nuri Pakdil’in her yapıtı, her yazısı, adeta, çağımızı saptayan bir tutanaktır: ardından bir yargılama başlayacak gibidir. Öykücü Ali Ulvi Temel, xEdebiyat’ın Ekim 1977 sayısında yayımlanan “Toplantı”daki konuşmasının bir yerinde şöyle der: “Nuri Pakdil’in oyunlarını okurken özellikle şöyle bir kanıya varıyorum. Bu oyunlarda insanlar, bir toplantı yerine doğru götürülmekte, bir sorgu için, bir yargı için hazır edilmeye başlanmaktadır. Bir gün böyle bir yere gelindiğinde şaşırmayalım, insanlar şaşırmasınlar istenmektedir sanki”.

Bilmiyorum, bu çağın içinde yaşadığımız için mi bu denli duyarlıyız; yoksa, gerçekten tüm çağlarda da insanoğlu bu denli bunalıyordu, bu denli yıkım içindeydi? Bir oranlama yapmak doğru olmayabilir burda, ne ki, çağımızdaki toplu ölümler, toplu yadsımalar, toplu değişimler çok yoğun kuşkusuz. İnsan, kendi ‘“trajiğini’ taşımayacak bir duruma gelmiştir bugün. Yadsıyabilir miyiz bunu?

Sözü, “Put Yapımevleri”ndeki ‘Kurşuni İşçi’ye getireceğim burda:

“-KURŞUNİ İŞÇİ- (Tezgahında çalışmaya başlarken) Heryerde öldürüyorlar insanları. Çeşitli araçlarla bitiriyorlar işlerini. (Bir aygıtın yanına bir çivi çakar) Orda bir çivi olsaydı, bu çivi sökerdi o çiviyi. (GRİ İŞÇİ’ye) Hep anlatırım ya, kan toplanıyor dipte. (KAHVERENGİ İŞÇİ’ye) Kan dibe çöktükçe de sararıyor toprak. (Seyircilere) Kan, çoğaltıyor tanığını böylece.”

Gerçekten de öyle değil mi? Bugün, sürekli bir kan toplanmıyor mu ‘dipte’?

Çağımız yazarları, inançları ne olursa olsun, önce bu ‘dipte’ toplanan kanı konuşmadan yazarlıklarının bir anlamı olabileceğini mi sanıyorlar? Çağdaş yazar, önce bu durumu yazmalı, bu durumu konuşmalı, bu durumu düşünmeli, bu durumu araştırmalıdır. İnsanoğlunun akan kanı, kendisinden olan yazarla, kendisine karşı olan yazarı ayrımsayabilmektedir. Çağın en büyük ‘mucize’sidir bu: insanın terk ettiği yerde, kan yükleniyor onun sorumluluğunu.

Bu sorumluluk, bir umudu da taşıyor yedeğinde hiç kuşkusuz.

Yalnız Türkiye’de, yalnız Ortadoğu ülkelerinde mi akıyor kan? Şimdilerde en yoğun biçimde buralarda görülse de, bence, tüm yeryüzü bir kan gölüne dönüşmüştür adeta. Söz gelimi, bir Arjantinli’nin, bir Zaireli’nin öldürülmesiyle bir Türkiyeli’nin öldürülmesini aynı yaklaşımla algılayamıyorsam, yani İNSAN yaklaşımıyle algılayamıyorsam, önce yurdumdaki, sonra Ortadoğu’daki, Arjantin’deki, Zaire’deki öldürmeleri de anlayamayacağım, bu İNSAN kırımının durdurulmasını yürekten isteyemeyeceğim demektir. İnsanı bir BÜTÜN olarak görmeyi öğrenmeliyiz önce. Ben öldürülmediğim gün başkası öldürülüyorsa o gün ben öldürülmemiş mi oluyorum? Böyle insancıllık olur mu? Yeryüzünün bugünkü koşulunda, sanattan ve edebiyattan başka ne ile anlatabiliriz, ne ile duyumsatabiliriz bunu, bu evrensel suçluluğumuzu?

xEdebiyat dergisinin ‘sanat ve edebiyat yaklaşımını’ hep önde tutuşunun önemi burda işte, gerekliliği burda işte.

 

 

TecnoWeb EDY © 2002 - 2016 Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç +90 532   291 7896