Edebiyat Dergisi
Yayınları
14196. Gösterim
Politika Gazetesi, 6 Nisan1976
Nuri Pakdil, Arap şiirinden yaptığı çevirileri “xÇağdaş Arap Şiiri” adlı bir güldestede toplamış. Kitapta Cezayir, Fas, Filistin, Irak Lübnan, Mısır, Sudan, Suriye, Suudî Arabistan, Tunus, Ürdün şairlerinden seçmeler var. Hepsi 68 şair. Nuri Pakdil’i bu çabasından ötürü kutlamak gerekir. Çünkü oldukça ağır bir işe girişmiş. Ancak, bu güldesteyi gerçek bir Arap şiiri güldestesi olarak almıyorum ben. Nuri Pakdil, önsözünde de sözünü ettiği iki kitapta rasladığı şairleri Türkçeye aktarmış. Sanırım, daha geniş kapsamlı bir çalışma güldestedeki adların yarısını değiştirebilirdi. Bunu yapabilecek bir iki kişiden biri de yine Nuri Pakdil olurdu. Fransız kaynaklı kitaplarda Arap şiiriyle ilgili bilgiler, özellikle de örnek gösterilen temsilciler birbirini tutmayabiliyor. Sözgelimi Sêhers yayınevince de bir Arap Şiiri güldestesi çıkarılmıştı. Orada çağdaş temsilciler olarak anılan adlar da bambaşka. Bu bakımdan, çağdaş Arap şairleri için Fransızcadaki güldesteleri gerçek bir kaynak olarak göremiyorum. Zaten Nuri Pakdil’in güldestesi de yenileri pek az kapsıyor. Çağdaş Arap şairlerini Fransızcada tanıyabilmek için dergilere inmek, daha ayrıntılı bir çalışma yapmak gerekir. Sözgelimi Nuri Pakdil’in kitabında Cezayirli ünlü şair Müfti Zekeriya’nın adı yok. Son yarım yüzyılın başarılı Fas şairlerinden büyük bir bölüğünün, Muhammed Segini’nin, Ahmet Mecati’nin, Muhammed Bennis’in adları yok. Bu bakımdan, “Çağdaş Arap Güldestesi”ni tam bir güldeste olarak değil, Arap şiirinde bir gezinti olarak almak daha doğru olacak. Zaten yazar da önsözde bunu biraz belirtmiş sayılır.
Bu niteliğiyle alınırsa, kitap başarılı bir çalışma ürünü. Nuri Pakdil’in Türkçe içinde Arap şairlerini şiirsel gerilimler yaratarak yeniden söylediğine tanık oluyoruz. Rahatça, severek, ilgiyle okunan bir kitap ortaya çıkmış. Yalnız, aydınlatıcı bilgiler veren, Arap şiirine bütünüyle bakan ikinci bir önsözün eksikliği hemen duyuluyor.
Cezayirli şair Müfti Zekeriya’nın bir Arap kurultayında yaptığı bir konuşmanın metnini okumuştum bir iki yıl önce. Aklımda kaldığına göre şöyle diyordu: “Kurtuluş savaşını kazandık. Devrimimizin bugünkü aşaması, gerçeklik, gerçek kişilik, gerçek benlik savaşıdır.“ Ne demek gerçeklik, gerçek kimlik , gerçek benlik? Gelenekçilik mi? Genç Arap sanatçıları bunu yalınkat bir gelenekçilik olarak değil, temellere doğru yeni bir atılım olarak anlıyorlar. İslâmlığın kilit taşını meydana getirdiği insancıl temeller.
Mağrıb’da yetişmiş şairler arasında şöyle bir ayrım yapılabilir: Cezayir ve Tunus şairleri Batı şirinin daha içindeler. Fas şairleri ise Maşrık dünyasına yakınlar. Bunlar sömürgeleşmenin bitişinden sonra gözlerini Ortadoğu’ya çevirmişlerdir. Kahire’ye, Beyrut’a, Şam’a, Bağdat‘a. Ortadoğu’daki öncü şiir onları daha geç, ama daha çok sarmaya başlamıştır. Fas şairleri kendilerine Cezayirli ve Tunuslu şairlerden çok Suriyeli ve Iraklı arkadaşlarını yakın buluyorlar. Nuri Pakdil Libya şiirinden örnekler almamış. Libya şiiri Mağrıb şiiri ile Mısır şiiri arasında bir geçiş rolü oynamıştır. Libyalı şairlerin bir bölüğü Mısır şiiriyle bir bölüğü Tunus şiiriyle beslenmişlerdir.
Halka ve halkın özlemlerine eğilmiş olan genç Arap şairleri ayrılıkları ve benzerlikleriyle, aşağı yukarı aynı temalara yönelmişlerdir: Gerçeğin araştırılması, ölüm, içe atılan patlamalar... Hiç bir zaman köşede bırakılmayan aşk teması yeni anlamlar kazanmaktadır: aşk ve tanrı, çoğunca bir devrim umudunda birleşmekte, kaynaşmaktadır. Sömürgeleşme bittikten sonra ortaya çıkmış Arap şairlerinin gözlerini ileri çevirdiklerini görüyoruz.
Güldesteye bir şiiri alınan Suriyeli genç şair Fevaz İd bakın ne diyor:
Sorduğumuzda
Ne zaman yağacak kar
Ne zaman kabaracak ırmak
Yanıtlıyorsun:
Yarın.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |