Edebiyat Dergisi
Yayınları
11842. Gösterim
Yeni Devir Gazetesi, Kültü, 23 Nisan 1977
Ne zamandır Biat II üzerinde yazmak istiyordum. Adım Dergisi’nin kapanışı buna engel olmuştu. Yeni Devir gazetesinin bu sayfasında haftada bir yazabileceğimizin bildirilmesi beni en çok bu yönden sevindirmişti. Her defasında düşünürüm bu kitaplar üzerinde gereğince niçin durulmaz, niye yansıtılmaz bu kitaplar basında diye. Oysa tek bir seviyeyi olsun korumaktan uzak, netice kabarık sayfalı sözde eserler, gün geçmez ki basınımızda ele alınmasın. Başka bir ölçü vermeyen, kazandırmayan eserlerde neden bu kadar direnilir? Dil ve sanat değerinden yoksun, okurun evrenini genişletecek belirleyici özellikleri bulunmayan yazarlara niçin gazetelerin sayfaları terkedilir?
Biat II, daha önceleri Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisinde çıkmış yazılarından oluşmaktadır. Edebiyat dergisinin sürekli izleyicisi olarak, ben bu yazıları, yazı dünyasının dışa yansıyan ender ürünleri olarak görürüm. Yaşanan dönemin Evrensel bildirilerdir bir yerde Biat II’yi oluşturan yazılar. Yurt sınırının ötesine taşan, bütün islâm toplumlarına seslenen, edebiyat çerçevesi içinde evrensel bildiriler. Çağdaş dinamiklerle bütünleşmektedir bu yazılar. Slogan edebiyatı yerine, canlı ve etken bir kültür ortamı oluşmasının haberciliğini de taşımaktadır.
Türkiye’nin geçirdiği yenileşme deneyimlerini en yalın biçimde eleştiren, tüm özgün gerçekleri ile irdeleyen, bir uyanış simgesi olarak aralıksız 1923 devrimini vurgulayan yazıları ben Biat II’de gördüm. İlginç yaklaşımları var Nuri Pakdil’in konuları ele alışında. Kaleminin çağdaş eğilimi değil midir zaten, okuyucunun, işlediği konularda özüne inebilmeyi kolaylaştıran. Derlenişi öğütlüyor sürekli. Ülkü olarak alınan batıcılığın bizleri nasıl iç çelişkiye düşürdüğü, geleceği uygarlık yaklaşımıyla ele almadıkça şok dalgalarının durmayacağı belirtiliyor. Söylenenleri yinelemeyen, soluklu bir kitap Biat II. Bir inanç dostumuzun güçlü soluğu.. Ne var ki üstümüze çöken ilgisizliğin ağırlığı altında geniş okur yığınlarına yansıtamıyoruz bu tür özgün eserleri.
Nuri Pakdil’i öfkelendiren konuların başında, geçerlilik düzeyleri çoktan kaybolmuş görüşler gelmektedir. Kültür ortamındaki bunaltıcı durgunluğun nedeni de zaten çağdaş ortamdan uzak kalan görüşler değil mi? Edebiyat’ın tortulaştığı sağ çizgide, ağırlık taşıma şimdi, her zamankinden fazla Edebiyat dergisine düşmektedir. Edebiyat’ta sınırlı kalmayı geri çeviren, bütün islâm toplumunu kavrayan uluslararası çizgilere yeni boyutlar kazandıran Nuri Pakdil olmuştur bizde ilkin.. Sınırlı görüntülerin ötesinde yeni bir alana kavuşmuştur edebiyatımız böylelikle..
Edebiyat dergisinin zaman içerisinde belli bir hız kazanması, tartışma meselelerine yeni sayfalar açmasıdır. Görülegelmiş özel kurallar çerçevesinde değildir, Nuri Pakdil’in tartışma meseleleri.. Denemelerinde olduğu gibi diğer eserlerinde de izlemek mümkündür bunu. Canlılığı korumaktır esas olan.
Nuri Pakdil, meselelere yüzeysel yaklaşımlar yerine gözlemlerindeki İslâm kaynağını en iyi şekilde kullanarak bakıyor. Türkiye’nin değişim görüntüsünü bu bakımdan yazılarında toplu biçimde ele alırken, kesin kurallara yaslanma yerine, çağının düşünce olgusu içinde hareket ediyor. Bu da iç ve dış dünyayı algılamada özgün yorumlar yapmaya itiyor onu.
Biat II, Edebiyat dergisinin kuruluş çevrelerinden bugüne değin, sanatsal gelişimini nasıl bir ivme ile sürdürdüğünü de anlatmaktadır. Edebiyat dergisini öne çıkaran etkenler arasında hiç şüphesiz, başta gelen, günümüz edebiyatının durgunluk ortamında yeni adımlar atabilmesidir. Biat II’nin yayımı bunun sınırlı bir olay olmadığının en açık kanıtıdır. Yakın döneme kadar edebiyatımızın düğüm noktaları üzerinde süregelen kısır döngü ve ilk defadır ki var olan meseleleri uyum kurma yoluyla gündeme getiren Nuri Pakdil tarafından son verilmiştir. Günümüz edebiyatındaki anlayış değişiklikleri, böylece karşılaştırılmalı olarak yapı ve nitelik yönünden ortaya kondu. Bu ise edebiyatımızın bir dönemini belirliyordu.
Büyük kıyımdır ülke insanı için uyarlığından koparılma. Geçmişi bu yönden irdelemek gerekir. İslâm toplumlarını kavrayan ulusların tarihsel bağını kesmek başka nasıl mümkün olurdu? Bu ulusları sistem çelişkileri içerisinde bırakarak, İslâm’dan somut kaymalarını sağlamak, uygarlıklarından koparılmaları ile ancak mümkün değil miydi? İhanet çemberinin daha da genişleyerek günümüze kadar uzanması, bu ülkelerle olan ilişkilerin çevresini alabildiğine daraltmamış mıydı? Bu ulus insanları ile aramızdaki cephe çizgisinin kaldırılması gereğini vurguluyor Nuri Pakdil. Noksan kalmanın izlerini ancak böyle bir girişimle giderebileceğimizi sık sık anımsatıyor. Çağrımsal gücü buluyoruz Biat II’de. Gerilim yüklü yalın bir anlatımda, anlatısal tadın bütün özelliklerini ele geçiriyoruz.
Biat II’nin okundukça içimizde yankılanan seslere dönüştüğünü görüyoruz.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |