Edebiyat Dergisi
Yayınları
12375. Gösterim
Cumhuriyet Gazetesi, Tartışma, 19 Ekim 1977
Cumhuriyet Gazetesinin 24 Eylül 1977 tarihli sayısında Erdal Deniz imzasıyla bir yazı yayınlandı. “Bir Dergi Üstüne Tartışma” başlıklı yazıyı ilgiyle okudum, düşündüm.
Önce şunu söyleyeyim, devrimci bir arkadaşımızın böylesi hoşgörülü, böylesi nesnel, önyargısız bir yaklaşımla, islâmcı olduğunu bildiğimiz bir dergiye bakabilmesi, tüm devrimciler adına gönendirici olsa gerek.
İlericilikle kesinlikle bağdaşmayan bir bağnazlık içine düşüldüğünü, birtakım toplumcu bildiğimiz yazarların, eleştiri adına yaptıkları kara çalmalarda izledik. İnsanların kırılması nerdeyse olanaksız soyut zırhlara bürünmüş olmaları, bu çağın ivedi savaşım isteyen sayrılığı olarak duruyor aydınlarımızın önünde. İnsanlar arası, dünya görüşleri arası iletişimi, Erdal Deniz’in sözünü ettiği “iletişim”i olanaksız kılan zırhların kırılması gerek önce. Bu yapılmadan, hiçbir yere varılamaz Türkiye’de.
Ekinsizlik bilinçsizliği, buna bağlı olarak kişilik yoksunluğunu doğuruyor. Odak kişilikler, daha kötüsü sloganlar çevresinde sürüler oluşturuluyor sürekli. İstenilen de sürünün büyümesi, çoğalması.
Kişilik yoksunluğu, insanlar arası dostlukların oluşumunu da olanak dışında bırakıyor. Bağlıları arasında dostluk olmayan bir görüş, bir dünya görüşü, bu bağlılarla nereye değin varabilir. Türk yazarları, Türk aydınları bunu hesaplamalı, çözümleme yoluna girmelidirler.
Şu da var, bir ülkede, ayrı dünya görüşü sahibi de olsalar, yazarlar arasında diyalog yoksa, kurulamıyorsa, izleyicileri arasında böyle bir diyalog olması düşünülebilir mi, istenebilir mi böylesi? Yaşadıkları toplumun sözcüleri durumunda olan yazarlar birbiriyle diyalog kurmadıkça, birbirini eleştirmedikçe, önerdikleri toplum düzenleri de karşı karşıya gelmeyecek demektir. Oysa görüşler, karşı görüşlerle hesaplaşa hesaplaşa amacına doğru yürüyebilir, başat duruma gelebilir. Sağlıklı bir yürüyüş için gerekli olan bu kanımca.
Yapıcı yönde eleştirişin, ilgilenişin, iletişimin gereğini vurgulayan, bu yolda çaba harcayan, yazık ki, Nuri Pakdil’den başka pek çıkmadı.
Erdal Deniz; Edebiyat Dergisinin arı bir Türkçeyle yayımladığından sözettikten sonra “Ama bence, Edebiyat’ın en önemli yanı, salt içeriğidir” diyor. Böylece yazar, günümüz Türk yazarının önemli bir eksikliğini de saptamış oluyor. Bugüne değin bizde, çıkan bir derginin dili olsun, biçimi olsun bol bol tartışıldı, övüldü, eleştirildi de, içeriğine önyargılarla yaklaşıldı, nesnellikten uzak duygusal eleştiriler yöneltildi. Ya da, görmezlikten gelindi içerik. Önemli olan (içerik) gözden kaçırılırken, asıl önem biçime verildi, eleştiriler biçim üstünde yoğunlaştırıldı. Biçiminin, içeriği sunmada zorunlu bir yol olduğu unutulmamalı.
Erdal Deniz, “Edebiyat” yazarlarının, savlarıyla önerileriyle, ülke gerekleri üstüne yoğunlaştırdıkları saptayımlarıyla, sosyalist olmadıkları halde sosyalist çizginin en ileri ucunda durabildiklerini söylüyor. Edebiyat’ın sosyalizmle uzaktan yakından bir ilişkisi bulunmadığı kuşku götürmez. Ne ki, Erdal Deniz’in bu savları da, üstünde durulduğunda bir takım sorular çağrıştırıyor. Böyle bir dergi yanında, toplumumuzu gözönünde bulundurarak, sosyalizm’i nasıl konumlayacağız? Ya da tersinden giderek, sosyalist görüş adına yapılan edimler yanında, işçiden, emekten yana bir toplum düzeni öneren, faşist görüntülere ödün vermeyen bir dergiyi nereye koyacağız? Üstünde düşünmek gerek.
Erdal Deniz, salt hoşgörülü, nesnel tutumundan ötürü kutlanmaya değer. Bu tutumu, ileriye dönük, yapıcı bir adım sayıyorum. Türk yazınına katkısı olan tüm yurtseverlerin, Edebiyat’ın nesnel, gerçekçi, yapıcı tavrına ulaşmaları, birbirimize dokunmamızı olanaksızlaştıran tüm zırhların kırılması dileğim.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |