Edebiyat Dergisi
Yayınları
8110. Gösterim
Selam Gazetesi, Kayıtlar, 8 Mayıs 1997
Galiba 1989 yılıydı. Osman (Ağırman) ağabeyin kitaplığında küçük hacimli, ince bir kitaba takılmıştı gözlerim. Alıp bir çırpıda okumuştum kitabı. Ama bir çırpıda okuyup geçememiştim. Kitaba karşı hissettiğim bağlanmayla, ‘kimdir Nuri Pakdil, başka kitabı var mıdır? derken, Azime Ağırman (sağolsun) yazarın tüm kitaplarını elime tutuşturdu. Yazarın ilginç hikâyesinden pasajlarla... Gözlerim ağır ağır inen kar teneleri gibi gezindi sayfaların arasında. Ve sayfaların arasından gönlüme inen Nuri Pakdil oldu. Yani bir gönül kılavuzu, bilinç öncüsü.
Bütün olumsuzluklara rağmen ümitli ve gözüpek cümleler kuran, iyileştirici öneriler getiren, her cümlesinde coşkun bir canlılığı, direnişi, ilericiliği hissettiğiniz bir “onarım ustası.”
Muhatabını bir boy aynasına çıkartıyordu Nuri Pakdil, ben de çıktım ve kendisinin merhum Fethi Gemuhluoğlu için söylediğini, ben onun için söylüyorum. İnsanın büyük tasarımlar içerinde olmasının güzelliğini o öğretti bana...
Daha yirmisine varmamış bir yürektim ve “Her yerde kelime arıyordum; tüfeklere sürülü kurşunlar gibi ağır. Ama onlar gibi öldürücü değil.” Ve Nuri Pakdil, yeryüzünü gözetleyen; yabancılaşmaya karşı, karasiyasaya karşı, anamalcılara karşı, insanı, içinin sesini dinlemeye, özeleştiriye ve biat’a, yani “Tanrı öğretisine tam inanış, tam bağlanış”a davet eden ve “ateşe, şiddete, işkenceye bağışıklık kazanmış Ortadoğu oğullarını, yani “yabacılaşmaya karşı inanç kalelerini” yeniden, Yakup’un, Zekeriya’nın, İsmail’in öğretilerini açıklamaya çağıran cümleler armağan etti bana.
Karasiyasaya karşı, inançsızlığa karşı, kirli mülkiyete karşı tek başına, yiğitçe tavır alan, söyleyeceğini söyleyen ve “yeni İbrahimleri yakmayacak ateşlere” yürümeye hazır duran bir eylem adamı olarak yeni çağın dervişidir Nuri Pakdil. Coşkulu, bir yeraltı suyu gibi kaynayan söyleminde hep bir derviş inceliği vardır.
Nuri Pakdil’in, yerinde duramayan devrimci bir gencin coşkunluğunu duyumsatan cümlelerinde gizli olan bu derviş inceliği beni derinden etkilemiş, bir yunus gibi içine almıştı adeta. Bellidir; yazar, takatsiz ve silik sözlere, bir mermi gibi derinlere işleyip bir değişime öncülük edemeyecek cümlelere metelik vermez; ama aynı zamanda sözcüklerinin, cümlelerinin bir derviş inceliğini, nazikliğini taşımasına da özen gösterir. Bence, Nuri Pakdil’in cümlelerinin derinden hissedilmesinin, bu cümlelerin bir kuşatma gibi kalbi bir bilinçle çevrelemesinin hikmeti buradadır. Yazar, yazarken ne geçiyorsa içinden o duyguları okurken hissederiz, bu, Nuri Pakdil’e özgü bir dil ustalığıdır aynı zamanda.
Ben, Nuri Pakdil’in cümlelerinden doğulu bir çocuğu hissettim hep. Hiç “başeğen cümle”sini okumadım, ama her cümlesi ince bir nehir yatağı gibi, ince bir derdin içindeydi. Fakat boyuneğen bir dertlilik değil; “bir hücum buyruğu” gibi taşınan, “sözcüklerin bileği taşı”, “sözcükleri giydirip kuşandıran, düzenli ordular biçimine sokan, sonra da, büyük bir karagözlülükle savaşa süren” bir bilinç ışığı...
Ve “yeryüzünü kavramaya doğru uzun bir deneme...”
Dilindeki asi, sarsıcı, tazeleyici, devingen, dirençli, coşkulu, lirik, eylemci üslup, insanımıza, “ahlakı, inancı, reddi, başkaldırısı bir bulamaç olup çıkmış konumunu” hissettirecek ve onu “öldürülmüş ruhunun davacısı olmaya” yöneltecek bir etkileme gücünü taşır; böylece, sadece göz gezdirilemez cümlelerinin üzerinden, onlara katılmak ve onları içselleştirmek gereği duyulur.
“İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!” diyen Nuri Pakdil’in yazarlığını insan yetiştirici bir öncülük olarak algılıyorum. Suskunluğunu da... Suskunluğunda içimde dokunan sözleri hiç kaybolmadı; yazılarını çok özlemiştim. Ve bu şehrin gizli münzevilerinden biri olarak suskunluğundan usanç değil, heyecan ve aşk duydum hep. Şimdi o yeniden yazarken, ben heyecan ve aşkla dinlemeye hazır; henüz öğrenecek çok şeyi olan bir çocuk gibiyim.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |